Publications

Marka Haklarının En Etkin Şekilde Korunması

Türk Hukuku uyarınca, bir marka hakkının Türkiye'de korunması ve marka hakkının ileri sürülebilmesi için, ilgili markanın Türk Patent ve Marka Kurumu ("TÜRKPATENT") nezdinde tescil edilmesi gerekmektedir. 

Markanın tescil edilmiş olması, markanın sahibine sağladığı haklardan yararlanmak için ilk koşuldur. Ancak tescilin varlığı aktif bir koruma anlamına gelmez, zira tescil sonrasında,markasını korumak için atılması gerekli adımlar için artık hak sahiplerinin gerekli önlemleri alması, etkin koruma yollarına başvurması gerekmektedir. Tescilden sonra piyasanın ve başka şirketlere ait yeni marka başvurularının sürekli olarak takip edilmesi gerekmektedir. Benzer görülen başvurulara süresi içinde itiraz edilmesi ya da benzer markalara karşı dava açılması için bu takip önemlidir. Ancak, açılan davaların uzun sürede sonuçlanmaması ya da dava açılacak markaya ilişkin muhatap bulunamaması gibi nedenlerle marka haklarının etkin koruması sekteye uğrayabilir. Öte yandan, bazen taklit ürünleri Türkiye pazarınagirdikten sonra tespit etmek çok güç olabilir ya da hak sahibi çoktan telafisi güç bir zarara uğramış olabilir. Dolayısıyla en optimal çözüm bu taklit ürünleri gümrüklerde tespit etmekve duruma orada müdahale etmektedir. İşte tam da bu amaca hizmet eden bir yöntem olarak markaların Türkiye gümrükleri nezdinde kaydedilmesi büyük önem taşımaktadır. 

Türkiye İstatistik Kurumu ("TÜİK") verilerine göre Türkiye'nin Ocak-Aralık 2020 arasındaki ithalat hacmi 219 milyar 397 milyon ABD dolardır. En büyük ithalat ortağımız ise yüzde 11,1 ile Çin Halk Cumhuriyeti'dir. Dikkat edilmesi gereken bir başka veri ise Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ("OECD") ve Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi ("EUIPO")tarafından 2019 yılında ortak yayımlanan "Trends in Trade in Counterfeit and Pirated Goods"("Taklit ve Korsan Ürün Ticaretindeki Trendler") isimli rapordur. Bu rapora göre, 2014-2016yılları arasında taklit ve korsan ürünlerin kaynağı olan ülkelerin başında Çin HalkCumhuriyeti gelmektedir. Bu iki veri birleştirildiğinde Türkiye'de ticaret yapan bir şirket içintaklitle mücadele etmenin ve marka haklarının korunmasının ne kadar önemli olduğu açıktır. 

Sınırlardan geçen taklit ürünlere karşı hak sahiplerinin kendilerini güvenceye almak için atmaları gereken ilk adım marka haklarını T.C. Ticaret Bakanlığı Fikri ve Sınaî Haklar Programı'na kaydettirmektir. Bu sayede, kaydedilen markayı taşıyan ürünler herhangi bir Türk gümrük müdürlüğünden geçerken, ürünlerin taklit olduğu yönünde bir izlenim oluşursa, gümrük işlemlerinin durdurulmasına ve ürünlerin alıkonulmasına karar verilir. Durdurma süresi ürünün türüne bağlı olarak üç veya on iş günü olabilmektedir. Daha sonra bu işlem marka hak sahibine bildirilir. Bu bildirimin amacı hak sahibinin ürünleri incelemesine ve taklit olduğu düşünülen ürünlere karşı yasal yollara başvurmasına imkân tanımaktır. Programa yapılan bu kaydın geçerlilik süresi bir yıldır ve koruma süresinin bitimine bir ay kala kaydın yenilenmesi talep edilebilir.

Hak sahipleri tarafından yapılan inceleme sonucunda, alıkonulan ürünlerin taklit olduğunakanaat getirilirse ürünlerin sahibi kişi veya şirket hakkında Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunulur ve ürünlere el konulmasıtalep edilir. Savcılık tarafından yürütülen soruşturma sonucunda, Sulh Ceza Hâkimi kararıile taklit ürünlere el konulmasına karar verilirse, ürünlerin gümrük tarafından salıverilmesinin önüne geçilmiş olur. Hak sahibinin takip edebileceği bir başka yol ise sözkonusu ürünlerin sahibi hakkında marka hakkının ihlâli sebebiyle yetkili hukuk mahkemelerinden ihtiyati tedbir talep etmektir. İhtiyati tedbir, davanın sonucu hakkında karar verilene kadar talep sahibinin zarara uğramasını önlemek amacıyla mahkeme tarafından sağlanan korumayı ifade eder. Talebi inceleyen mahkeme ihlâlin varlığının yaklaşık olarak ispat edildiğine kanaat getirse ihtiyati tedbire karar verebilir. Böylece ürünlerin gümrük tarafından salıverilmesinin önüne geçilmiş olur. Her iki yöntemde deürünlerin taklit olduğu mahkeme kararıyla kesinleşirse bu ürünlerin imhasına karar verilir. 

Görüldüğü gibi marka hakkının gümrükler nezdinde kaydedilmesi hak sahipleri açısındanhem etkin hem de ekonomik bir koruma sağlamaktadır. Çünkü taklit ürünler Türkiye'ye girdikten sonra bunların tespiti, yakalanması ve imhası oldukça güç ve masraflı işlemlerdir. Hatta deyim yerindeyse bazen iş işten geçmiş olabilir ve ürünlerin tespit edilmesi imkânsız hale gelebilir. Dolayısıyla, taklitlerle mücadele ve markaların ciddi şekilde korunması içintüm hak sahiplerinin markalarını gümrüklerde kaydettirmesi muhakkak önerilir.